Kuşadası’nın Tarihçesi
Kuşadası’nın, Yılancı Burnu mevkiinde Neopolis ismi ile Efes’e bağlı olarak İyonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır.
M.Ö. 3000 yıllarında Lelegler, M.Ö. 11. y.y.’da Aioller, M.Ö. 9. y.y.’da İyonlar bölgede hakim olmuşlardır. Büyük Menderes ve Gediz ırmakları arasında kalan bölge, antik çağlarda İyonya adını alır. Tüccar ve denizci olan İyonlar denizaşırı ticaret sayesinde kısa zamanda zenginleşmişler ve üstün bir politik güce sahip olmuşlardır. Tarihte “İyon Kolonileri” adını alan 12 şehir kurmuşlardır.
Kuşadası, antik çağlarda Anadolu’nun Akdeniz’e açılan başlıca limanlarından biri idi. O devirde Neopolis adı ile anılıyordu. M.Ö. 7. y.y.’da başkentleri Sardes olan Lidyalılar yöreye hâkim olmuşlardır.
M.Ö. 546’da başlayan Pers hakimiyeti, M.Ö. 334’de Büyük İskender’in tüm Anadolu’yu ele geçirmesine kadar devam eder. Bundan sonra Anadolu’da Grek medeniyeti ile yerli Anadolu medeniyetinin sentezi olarak yepyeni bir çağ, yepyeni bir sanat ve kültür anlayışı hakim olur ve bu çağ “Helenistik Çağ” adı ile anılır. Efes, Milet, Priene ve Didim bu devrin en ünlü şehirleridir.
M.Ö. 2. y.y.’da Romalılar yöreye egemen oldular. Hristiyanlığın ilk yıllarında, Meryem Ana’nın ve havarilerinden St. Jean’ın Efes’e gelip yerleşmesiyle burası bir dini merkez haline gelir. Miletus da Hristyanlık çağında Piskoposluk merkezidir. Bizans Çağında “Ania” adı ile anılır. Kuşadası, ortaçağda korsanlar tarafından kullanılan bir liman olmuştur.
Şehir daha önce, Pilav dağı eteklerinde, Andızkulesi denilen yerde kurulmuştur. Bir müddet sonra Bizanslılara ait olan bu kıyılara 15.yy.’da Venedik ve Cenevizliler, ekonomik bakımdan egemen olmuşlardır. Ulaşım güçlükleri nedeni ile Kuşadası; Andızkulesi mevkiinden alınarak bugünkü yerinde Scala Nuova (Yeni İskele) adı ile kurulmuştur.
Günümüzde Kuşadasına bağlantılı olan ve üzerinde tarihi kalenin bulunduğu Güvercinada, Bizanslılar zamanında kıyıları koruyan bir ileri karakol idi. Venedikliler ve Osmanlılar tarafından şehir için önemli bir askeri üs görevini yapan Güvercinada, 1834 yılında büyük bir yenilenme görmüş ve ünlü kalesi yapılmıştır. “Kuşadası“ adı bu kaleden gelmektedir.
1186´da 2. Kılıç Arslan´ın bölgeyi Selçuk Devletine katmasıyla Türk egemenliği başlar. Bölge, bu devirde kervan yollarının Ege’ye açılan bir ihraç kapısı olmuştur. Ancak Selçuklu Devleti’nin egemenliği 1. Haçlı Seferleri nedeniyle kısa sürdü ve yeniden Bizans’ın eline geçti. Selçuk Devletinin yıkılmasından sonra bölgede Beylikler devri başlar. Bir süre Aydınoğulları hakim olur.
Kuşadası, 1413 yılında 1.Mehmet (Çelebi) tarafından Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine katılmıştır. Bu tarihten sonra, şehir tamamen Türklerin elinde kalmış ve Türklerin yaptığı eserlerle dolmaya başlamıştır. Bunlardan bugünkü Kervansaray ve Kuşadası’nı çeviren surlar, Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Surlarla çevrili şehre o zaman ancak üç kapıdan girilebilmekteydi. Bu kapılardan, günümüzde Kale Kapısı olarak anılan bir tanesi, Barbaros Hayrettin Paşa Caddesi ile Kahramanlar Caddesi’ni birbirinden ayırmaktadır ve üst kısmı önceden Şehiriçi Trafik Bölge Amirliği olarak kullanılmıştır, fakat şimdi Olay Yeri İnceleme Büro Amirliği olarak kullanılmaktadır. Diğer kapılar ise bugün mevcut değildir.
Kuşadası, Kurtuluş Savaşı’nda 1919-1921 yılları arasında İtalya’nın, onların çekilmesiyle Yunanistan’ın işgaline girdi ve 7 Eylül 1922‘de düşman işgalinden kurtuldu.
Cumhuriyet’in ilanından sonra İzmir’e bağlanan Kuşadası, 1954’te Aydın’a dahil olmuştur. “Küçük Ada” ya da “Güvercin Ada” şehrin şimdiki adının kaynağıdır. 1970’lerden itibaren ise tamamen turizme dönük bir yapılanmaya gitmiştir.
Kuşadası İklim Özellikleri
Ilıman Akdeniz iklimi hakimdir. Kışları yağışlı ve ılık, yazlar ise sıcak ve kurak geçer. Nem oranı çok düşüktür. Kış aylarında ortalama hava sıcaklığı 10°C-15 °C civarındadır. Yaz aylarında ise ortalama sıcaklık 25°C ile 30°C arasında değişir. Hava sıcaklığı yaz aylarında 40°C kadar çıkabilmektedir.
Kuşadası ve Çevresi
Kentin sınırları, Kuşadası körfezinin doğu ve güneydoğusundaki kıyı ovasıyla, gerisinde kalan alçak yaylayı kaplar. Doğusu ve güneyi dağlarla çevrilidir. Kuzeyde Selçuk ve Pamucak, güneyde Dilek yarımadası ile sınırlanan Kuşadası; Efes, Meryemana, Priene, Milet, Didim, Artemis Tapınağı, Selçuk Müzesi, İsabey Camii, Güvercin Ada gibi önemli turistik merkezlerin odağında bulunmaktadır. Yat limanı, çok sayıda plaj, otel, motel, kamping, tatil köyü ve eğlence yerleriyle, özellikle yaz aylarında çok canlı ve renkli bir yaşantı sergiler.
İlçede Çıban (Yavansu), Venüs, Güzelçamlı ve Davutlar kaplıcaları, Aslanlı ve Zeus mağaraları, Dilek Yarımadası Milli Parkı ve park içinde yer alan koylar, içmeler; ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde yerli ve yabancı turistleri konuk etmektedir. Dilek yarımadasını denizden dolaşmak isterseniz karşınıza Tavşan Adası, Su Adası ve Sandal Adası çıkar.
Milli parkın kuzeydoğusundaki Dilek Tepesi’nin eteğinde, on iki İon kenti birliğinin toplanma yeri olarak bilinen Panionion’un sur duvarları ve meclis binasının kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Burada, Venediklilerden kalma kaleyi ve hemen bu kalenin 2 km. güneydoğusundaki Anaia kentini gezebilirsiniz.
Pygela antik kenti ise ilçenin kuzeyinde yer alır. Kayalara inşa edilmiş bir Bizans kalesine ev sahipliği yapan Güvercin Adası ile 19. yy. yapısı Küçük Ada Kalesi ise, Osmanlı Devleti’nin korsanlara karşı kullanılan önemli bir deniz savunma merkezi olmuştur. Kuşadası’nı çeviren surlar da Osmanlı Devleti’ne aittir.
Kaynak : Aydın Adnan Menderes Ünv. Turizm Fakültesi